Her insanın içinde birtakım şeyleri kendi başına yapma isteği vardır. Bu istek doğrultusunda yaşamla mücadele ederler. Bu mücadele sonucunda bazıları arzularına kavuşur, bazıları içinse hayal kırıklığı yaşanır. Çünkü insan yaşamı boyunca özgürlüğünü diğer insanlarla paylaşmak zorunda kalır. Eğer bu paylaşımdan kurtulabilirlerse ne mutlu onlara... Ya iplerinden kurtulmayı bilecekler ya da ömürleri boyunca ipe bağlı bir şekilde yaşamlarını sürdürecekler. Bir uçurtma misali...
Bahar geldiğinde bir bahçeden ya da balkondan gökyüzüne baktığınızda hüzünlü ve sevinç dolu bir uçurtmanın gökyüzünde dans eder gibi uçtuğunu görürsünüz. Belkide bir anda o uçurtmanın yerinde olmak istersiniz. Gökyüzünde sonsuzluğun dansını yapmak için. Ama bir anda duraklarsınız. Ve o uçurtmanın hareketlerini kısıtlayan bir ip ve ipin arkasındaki kişiyi görürsünüz. İşte uçurtmanın hüznü o ipe bağlı olarak uçmasıdır. Sevinci ise o ipten kurtulma ümididir. Bizlerde uçurtma gibi o ümitle yaşıyoruz ve o ipten kurtulma zamanını bekliyoruz. İşte o zaman geldiğinde ise kendimizi geliştirmeyi, bir denetliyiciye ihtiyacımız olmadığını ispatladığımızda ve zihnimizden düşünce tembelliğini yok ettiğimizde, yaşama, hayata soru sormasını öğrendiğimizde zaten o ipler kendiliğinden kopacaktır.
İşte o zaman başımızı kaldırıp ufka baktığımızda özgürlüğün mavisinde yaşama soru soracağız.
Ama asla yaşama cevap veremeyeceğiz..
F.B. 10.09.1997