24 Kasım 2010 Çarşamba

-               +       (Çelişkiler Üzerine)


içinde mi           dışında mı

olmak mı           olmamak mı

gitmek mi          kalmak mı

uzak mı             yakın mı

aşk mı               nefret mi

konuşmak mı     susmak mı

hiç mi                çok mu

varmak mı         kaçmak mı

siyah mı             beyaz mı


Sorular var cevaplanmayı bekleyen. Siyah ve Beyaz kadar net olan sorular. Sorular net ama ben gri, bulamıyorum rengimi. Asıl soru hangi benle cevap vereceğim yanıtı, hangi maskemle.
Hangi ben sorulara doğru cevapları verebilecek. Maskeler var yüzümde herkes gibi ama sorularla maskeler çelişik. Hangi ben bu çelişikliği sonlandıracak.
Biliyorum, asıl doğru  cevaplar kendi içimde saklı. 
Ama insan kendisine karşı çıplak kaldığında ne kadar dürüst olabilir ki. Korkak olur, ürkek olur gerçeklerden. 
O yüzden midir doğruluk cesareti, yalan ise zekayı gösterir.
Bilemedim...



7 Kasım 2010 Pazar

Ben bir çocuğum, doğuda. Yakın gibi görünen aslında sizden çok ama çok uzaklarda olan bir çocuk,

Ben bir çocuğum aslında, oyun oynamasını, sek sek çizmesini bilmeyen. Hiç oyuncağı olmayan bir çocuk,

Ben bir çocuğum aslında, kalabalık içinde yalnız büyüyen, töre cinayetlerinde kurban olan bir çocuk,

Ben bir çocuğum aslında, okula gidemeyen, hiç bir zaman bayramlık elbisesi olmayan bir çocuk,

Ben bir çocuğum aslında, gördüğünüz siyah beyaz resimdeki gibiyim ama siyah olanı benim,

Evet aslında ben bir çocuğum, 15 inde kadın olmak zorunda olan bir çocuk...

11 Ekim 2010 Pazartesi

UÇURTMA

Her insanın içinde birtakım şeyleri kendi başına yapma isteği vardır. Bu istek doğrultusunda yaşamla mücadele ederler. Bu mücadele sonucunda bazıları arzularına kavuşur, bazıları içinse hayal kırıklığı yaşanır. Çünkü insan yaşamı boyunca özgürlüğünü diğer insanlarla paylaşmak zorunda kalır. Eğer bu paylaşımdan kurtulabilirlerse ne mutlu onlara... Ya iplerinden kurtulmayı bilecekler ya da ömürleri boyunca ipe bağlı bir şekilde yaşamlarını sürdürecekler. Bir uçurtma misali... 
Bahar geldiğinde bir bahçeden ya da balkondan gökyüzüne baktığınızda hüzünlü ve sevinç dolu bir uçurtmanın gökyüzünde dans eder gibi uçtuğunu görürsünüz. Belkide bir anda o uçurtmanın yerinde olmak istersiniz. Gökyüzünde sonsuzluğun dansını yapmak için. Ama bir anda duraklarsınız. Ve o uçurtmanın hareketlerini kısıtlayan bir ip ve ipin arkasındaki kişiyi görürsünüz. İşte uçurtmanın hüznü o ipe bağlı olarak uçmasıdır. Sevinci ise o ipten kurtulma ümididir. Bizlerde  uçurtma gibi o ümitle yaşıyoruz ve o ipten kurtulma zamanını bekliyoruz. İşte o zaman geldiğinde ise kendimizi geliştirmeyi, bir denetliyiciye ihtiyacımız olmadığını ispatladığımızda ve zihnimizden düşünce tembelliğini yok ettiğimizde, yaşama, hayata soru sormasını öğrendiğimizde zaten o ipler kendiliğinden kopacaktır.

İşte o zaman başımızı kaldırıp ufka baktığımızda özgürlüğün mavisinde yaşama soru soracağız.
Ama asla yaşama cevap veremeyeceğiz..


F.B. 10.09.1997

6 Ekim 2010 Çarşamba

İlk seviş ilk kaybediş,
Arkama dönüp baktığımda 
gökyüzünün sonsuzluğunda kayboluş,
Hüsran kırıklığı, 
Belki ilktir belki son kimbilir.
Ama bildiğim bir şey var,
Özgürlük nasıl sonsuzsa, sana olan sevgimde o dur.
Başka bir gökyüzünde görüşmek üzere...

   F.B.1997

4 Ekim 2010 Pazartesi

Öğrencilik yıllarımızda kendimize ait düşüncelerimiz vardı.
Ne zaman fikirlerimizi özgürce açıklayacak olsak öğretmenlerimiz tarafından susturulurduk,
basma kalıp bir öğrenci gibi sırada oturur dersi dinlerdik. 
Bizim yerimize başkaları konuşurdu.
Okul yıllarımız bitti ve iş hayatına atıldık.
Bizim yine düşüncelerimiz vardı. Okuyorduk, araştırıyorduk, yazıyorduk. 
Ve bu yaptıklarımız suç sayıldığından dolayı susturuluyor, hüküm giydiriliyorduk. Ve bizler özgürce düşünemediğimiz halde yine düşünce özgürlüğünü savunuyoruz.
Kendimize ait düşüncelerimiz olmadan.

F.B.1997